expr:class='"loading" + data:blog.mobileClass'>

26 Haziran 2011 Pazar

ağzıma üfledikleri tam tur atıp kulağına dönsün istiyordu. tepemizde tabak gibi bir güneş, masasında yazdığım, çatısını şapka yaptığım yeri özlüyordum. 2 sene önce ne kadar güzel olduğumu düşünüyordum. oysa hepsi yan cephesini görüp penceresine hayran olduklarımdan ibaret. bir kutu kivi  bahçesi, yedi dişi kivinin yanına bir erkek kivi ekilmeli ki yeşile dönsün, sulansın. kanunun doğadan geleni bizi serin dere kenarlarına götürür, ot kokulu nefesler aldırır. bana çıplak ayak toprağa basmalar vadettin, farketmedin. öyle başka yerlerimizden tutuyoruz ki birbirimizi, gözün görse kekeler.
ben sana konuşmadan sevmeyi öğretiyorum, sen bana ağzımda yemek varken konuşmamayı. buralarda bir yerde bir ilkel geziniyor, yepyeni papuçlarını, burnunu kaldırım taşına vura vura giyiyor.
Ayarsız bir sevgi gösterisi, bir dala tırmanmalar. Bir cümlelik doğruyu bin susmak söndüremedi.
Şimdi ben insanlarla avuç içimle değerek tanışıyorum, ağacın kovuğunu okşar gibi. bir süre avucumda tutup sonra cebime atıyorum. ne zamandır bunu hatırlamaya çalışıyorum. koku esastı, sese döndürdüklerimiz perde. kulağımdan çok burnuma inanıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder