expr:class='"loading" + data:blog.mobileClass'>

28 Şubat 2010 Pazar

adam



Kaybedeceklerinin hesabını yapıp,korkudan ölecekken, aklının ortada olmadığını fark etmiş. Önüne bakmış. Peynir, ekmek.Galiba yanlışlıkla yemiş.Ziyanı yok.Onsuz da idare edenler var nasılsa. Yiyip bitirmeden önce aklında olsaydım belki zamanında, şimdi midende uyuyor olabilirdim,aklınla beraber midene girmiş olabilirdim. En yakınında. Senin görmediğin yerlerini bile görebilirdim. İsmini 5 farklı parmağımı kullanarak yazıyorum. 5 farklı duygu falan çıkmıyor. Bu duygu bolluğunun ortasında, kuraklıktan bir tek ben boğuluyorum. Hepimiz aynı olduk. Saatlerimiz aynı. Uyuma vakitlerimiz aynı. Hiç gündüz olmayan şehirler varmış. Gitsek ya. 



Adam durmuş önümde. Ağlıyor da ağlıyor. Hiç mi susmaz insan. Nasıl olur bilemem. Ben hiç o kadar uzun ağlamadım, ağlayana da uzun uzun bakmadım. Sağa baktım, kocaman afiş. Elimde bilet. Adam ağlıyor.sağda afiş, önümde adam. Sola döndüm.yol boştu. Ağlayan da yoktu.

aağğğııır

döndün. az önce, dişlerinde döndüğünü gördüm. gerçekten güldüğünde, dudakların farklı kıvrılır, beyazlar, dudağındaki pembeyi bastırır. bunu bilmiyorsun. buralardaydın. aynı duvarlara bakıyorduk. aynı yere basıyorduk. zamanın başkaydı , şimdi döndün, ikimiz de saati biliyoruz. insanın sabahları gözünü açtığında gördüğü ilk nesne, zihnindeki hangi dala asılıyor? bu sabah bir makyaj çantasına uyandım. yanımdaki de, duvara günaydın dedi. günün ilk nesnelerinin, anlamlarımızda yeri varsa, duvara dönük uyumak istiyorum. bazen sokaklarda onlar gibi yürümeye çalışıyorum, sağ bileğime ağır birşeyler giydirmem gerek, hep sola düşüyorum. ben-i-m-le aağğğııır ko-n-uşm-ma, ifadelerimden çalıyorsun.

25 Şubat 2010 Perşembe

usluyuz, aynıyız

elmaları topladık, sırtında diken olan biçimsizlerin de üstünden zıpladık, iyi mi. şimdi öyle sinirliyiz ki, ödül için düştüğümüz hallere, ne ödül verseniz beğenmeyiz. 5 kirpiğim vardı, 3ü gitti. dün, umrumla konuştum. bende değil diyorsunuz ama genelde bende oluyor diyor. bunu düşünmeye gerek yok tabi. biz umrumuzda değil diyorsak, değildir. şu dakka hala dünyanın tam üstünde olduğumuza göre, sen , ben ve biz, gerçekten hepimiz, hemde hepimiz, fazlasıyla usluyuz demektir. ortak paydamız uslu olmamızsa, aradaki bin bir fark pek anlamlı değil, üzgünüm. usluysak ve bu yüzden burdaysak, aynıyız deyip geçiyorum, yani evet ,boşuna yoruldun, fark diye bişey yok. ağlamak serbest. başlayabilirsiniz. hem de ayaklarınızı yere vura vura.

24 Şubat 2010 Çarşamba

yeşil

bazen sende rüyalar görüyorsun. görünmez yerlere sorular yazıyorsun. ben boş sayfalar arandım. sen başkalarından kalan boşluklara sığıyorsun. biz başkayız, bunlar senin şarkıların.bu senin rengin.başka olmak hepsinden önemsiz, ama ben karışık cümleler severdim, aklımı döker, silmezdim, başkalarının cesareti, kanındaki karıncalara sahip çıkışı, tüylerinin sesi, odalarımı özletiyor.sokaklara çıkarız belki, sokaklar sokaklara çıkar hem, sen sokaklara çıkarsın. taş kokusu olur, taşlar hala ayaklarınla arkadaş. yeşil değildir hepsi, griyse de, çık yine de, yeşiller uzak kaldı, bir kaç bin yıl öncesinde.artık bekleme.

8 Şubat 2010 Pazartesi

taklak tepe

evlat edinilen çocuklar konusunda kürtaj ne kadar çaresiz kalıyorsa, içine doğduğun o kadar sıradan. sıradanların yoldan çıkması asılsız gelebilir belki ama aynı belki yolun yolluğu konusunda da yerinde duruyor. geldiğim yollar bayır yukarıyken kolaydı, gideceklerim bayır aşağı zor ya da bu sefer tepem taklakken koşmaya çalışıyorum.