22 Ağustos 2012 Çarşamba
çok zamandır sofralar kurmuyorum. oysa en büyük çaredir, bir şey bozulduğunda, düzeldiğini haber verecek saatlerin kurma koluna dokunmak yerine sofraya tabaklar koymak. koltuktan kalkıp masanın başına geçmek, bir önündeki yemeğe, bir onu kendine kattığını belli eden kıvrım kıvrım ağızlara bakmak, duyguya ayarını baharatla vermek, dili yanmışlara naneler yedirmek. yutmakta zorlananların elinin altına bir bardak su itelemek. pişirirken bir kadının sana şarkılar söylemesini akıl etmek. davet etmek. zamanı geri sarmak ancak bir sofra başında mümkündür. döneceğimiz yere kalkışlar sofra başından yapılacak.
çok ankara bugün burası. çok sıhhiye alt geçit
arayüzler. ara yüzler. yüz yüze gelmediğimiz yerlerde arayüzler. görünür olunmayan yerlerde görüntüler. istenilmeyen ve tercih edilmiş teklikler. tadına doyulmayan tekillikler. öndeki araçla mesafeyi sağlama almak için hevesle uzamış kirpikler. oda sıcaklığında hal değiştiren duygular. zararsız adımlarla kaçtığını fark ettirmemiş zaman. biz uyurken çalışır dururmuş. tatlar değiş tokuş edilmiş.
8 Ağustos 2012 Çarşamba
kat
kaskatı. katı. takır. tukur.
zamanla oluyor diyor. insan başına bir felaket geldiğinde felaketi beklerken üzerinde bir şeyler tutkal gibi donup çatlıyor. pul pul oluyorsun.
kim olacağını beklerken korkudan katılaşıp korktuğun şey oluyorsun. başına gelebileceklerin farkındaysan, farkındalık kafi. farkındalık maddenin hallerinden en çok katıyı biliyor.
2 Ağustos 2012 Perşembe
balon
karşılaşmadan önce aynı yere çokça geldik, aynı manzaraya çokça baktık diye belki, buraya ne zaman gelsem taşınmadan önce boş eve son kez bakıyormuş gibi hissediyorum. kafa öpmek zor sanırdım. hatta şu hayatta üç beş kişi hakkını vererek kafa öpebilir sanırdım. içine böcek ilacı sıkmış olabilirler. ben de küçükken balon suyunu hortumla üflemek yerine içime çekmiştim. ondan belli.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)