expr:class='"loading" + data:blog.mobileClass'>

23 Kasım 2014 Pazar

bir kelimeyi sevişimizin ve birine armağan edişimizin şerefine oyuk oyuk gülümsüyoruz karşılıklı.
akşam vakti değil. rakı masası değil. aşık değiliz.
senin sardığın sigarayı içen yanağı delikli iki kadın kişiyiz.

ustalıkla taşıdığın yüreğini ağrıtan bir hüzün, kulaklarından fışkıran bir neşenin başını doğmasını istemez gibi gerisin geri itiyor.

sana bakınca duygunun en işlenmemiş, en insan vücudunda pislenmemiş halini görüyorum. Bu öylesine bir betimleme değil. Sana bakınca güneşli günleri görüyorum neriman tadında bir şiirden düşmüş, ölmüş şairlerimizin ruhuna deyesice bir mısra değil. görmek benim maharetim de değil. insandan çok duygu halini görmemek için seninle karşılaşmamış olmak gerekiyor ve biz seninle karşılaşıyoruz. insan gözü kaç katmandan oluşur bilmiyorum. yazısını anatomiye dokunduranlara hayranlığım sürüyor ama yeterince heves etmemişim demek ki bilmiyorum. gözünün nuru, ışığı tamam da perdesi eksik, aklın görünüyor. Derin ince, kalbin görünüyor. dilin ağzına sığmıyor, lafların dökülüyor. İçin ıslak gözlerin akıyor.

artık aşık olmadığına karar verdiğin birine olan sevgine tanık olmak gelmiş geçmiş tüm sevgilerimden utandırıyor.

az biraz aynı yerde durdu mu eşya kendine yer yapar. yer yapmış derler.
hah işte.
eşya oradan göçüp gittiğinde yeri sana nasıl yetiyor?
ki zaman yeri süpürüp götürür.

artık anlamadığım şeylerden sıkılan biri olarak delirmekten korkan senin yanından kalkmaya yeltendiğimde kaval kemiğimden yakalayıp tutuyorsun. bu rüya olmalı çünkü insanlar birbirlerini kaval kemiklerinden tutarak durdurmazlar. Birden kendii aklına sahip çıkamamaktan duyduğun korkuyu kendi aklımda senin yerine ben bastırıyorum. delirsen de aklının geri geleceğinden emin oluyorum.

arkanı dönmüş çayları koymaya giderken, çok uzağa gönderdiğin birinin yanında olmamasını dert etmeyen halinle, çok uzağına gönderdiğin birinin yanında olmamasını dert eden halinin kafaları tokuşuyor. Ben oradan uzaklaşıyorum. Sevmeye daha yeni başlıyorum.


16 Kasım 2014 Pazar

bir ilmek kaçmışsa,
en başında
avluya kurumaya bırakılmış iki ip çilesinden.
kim çözdüyse, bileklerinde rengimizden biraz kalmış olmalı.
seninki bir eriğin yaprak altında kalmış mor rengi,
benimki yolu tıkanınca rengini koyultmuş üzüm.

insan "olsun istemek" telaşını çocuklukta kalır diye hesap ediyor.
Ondan olsa ki ne vakit bu telaşı üzerinde hissetse kendini çocukluk etmiş sayıyor.