expr:class='"loading" + data:blog.mobileClass'>

4 Haziran 2016 Cumartesi

zeytin ağaçları

kuş olup da ağacın dalına konamayan insan, ilk salıncağı kurdu.
kanadımızın olmayışına mı, belirsiz süreli yalnız kalamayışımıza mı (ki bütün dinler bir süreliğine de olsa yalnız kalmayı öğütler), ufak da olsa bir ışık görmeden karanlıkta yol bulamayışımıza mı, yoksa safi bir balık olmayışımıza mı öfkemiz?
kaynağı belirsiz.
yine de birkaç zeytin ağacı yanyana gelince her şey mümkünmüş gibi.

sarı

gerçek bir hikayeydi.
köksüz, tesadüfsüz.
küçüktük,
cılızdık,
telaşsızdık.
uykuya direnen meraklı göz bebeklerimiz karanlıkta iyi görüyordu.
oturduğun yerde eğilip enseni öpmek gelmişse içimden,
başını çeviresiye kaçıp giderdi hissim.
tüyün sarı.
huyun huysuz.