expr:class='"loading" + data:blog.mobileClass'>

23 Temmuz 2015 Perşembe

Gününü soldurma.
Hadi git suya bak. Sen yaziya bakma.

6 Temmuz 2015 Pazartesi

herkesin adımı başkadır ya benimki ne zamandır açmaya kıyamadığım vişne rengi peçetelerin paketini açmamla havada kalmaktan kurtuluyor. sana sofra kuruyorum. edeceğin ilk lafla altına örtü serseydim, çekip dağıtması afilli olurdu diye aklımdan geçirdiğim bir sofra. hatayı yeteri kadar özenmeyişimde arayıp ekmeği poşetinden çıkarıp masaya getirdiğim bir sofra. her an ağzımda büyüyecek, kursağıma oturacak lokmaları tavada umutla çevirdiğim.
pis pis gülüyorum. gereksiz bir sabır üzerimde. edeceğin o kocaman bir kütük kıvamındaki lafı bekliyorum.
geliyor.
nefes al nefes veeer ve bu sefer işe yarıyor.
vişne peçetelerimi ziyan etmeme çabam olsa gerek bu. başka bir anlam uyduramıyorum. çiğnemeye devam ediyorum.

çevremdeyken sana bakıyorum. uzun uzun sinek mi arı mı diye anlamaya çalışarak bakarsın ya öyle bakınıyorum.
aramızdaki iplikten de olsa bağı görmeye çalışıyorum.
bu konu üzerinde yeterince duracak kadar ilgilenmiyorum, ipleri esrarengiz şekilde bağlı oldukları şekilde bırakıyorum.
sonra seninle ilgili herhangi bir şeyin esrarengiz olarak anılması beni güldürüyor.

sofrayı toplarken kafam çok iyi çalışıyor. hele tabakları yıkarken kelimelerden mücevher yapıyorum. boynuma doluyorum, saklıyorum bir şekilde. ipi kopuyor sonra saçılıyor. biri aklımda birini bulamıyorum.

açıp açıp kurumuş mu diye baktığım bir yaraya benzettim seni ekmekleri poşetine kaldırıp vişne peçeteleri buruşturup atarken.
acısı geçmiş. yine de bir türlü kurumuyor, kurusa kabuğu neye benzer bilemiyoruz.

ben bütün huylarımla, huzursuzluklarımla başbaşayken rahat ettim hep. tesadüf müdür ki etrafımızda kimse yokken seni sofraya oturtuyorum. nedir yani meseleyi masaya mı yatırdık?

bir sürü şey işte kumunu kazısan dibinden yine su çıkar.
anladığım o ki en az senin yanındaki kendimi tanıyorum.