expr:class='"loading" + data:blog.mobileClass'>

2 Temmuz 2012 Pazartesi

ilk kez motora binişim ve motoru evcil hayvan zannedişim üzerine

Pazar gününün en sendromik saatlerini yaşarken kapının önünde pata pata pata pata diye bir ses duydum. baya baya yüksek ama asla gürültülü ve rahatsız edici değildi. peşine telefon çaldı. şu bilgisayarın kafasına çaaat diye vurup merdivenleri nasıl indim belli değil. üstüme uzun kollu giymeyi akıl ettim de sağ ayak bileğim hariç bacak organım yaşlanmayabilir, zira dondu. sağ ayak bileğim ve egzoz borusu arasında yaşanan aşkı başka bir postta anlatabilirim. bütün yol boyunca ısıttı durdu beni. arabada yan koltukta olmayı hep sevmişimdir. ehliyetim yok. ciddi bir heves duymadım hiç sürme olayına. motor kullanmaya da meraklanacağımı sanmıyorum ama kim arkama atla dese atlayacak haldeyim. o nasıl güzel bir şeydiiiiiir. buluta bindim sanki. pata pata pata diye arkadan bulut yaparak basıp gittik. 1 dakika içinde Moda caddesinden Kızıltoprak'a indik. yol insana nasıl yetmez. şu an ebesinin körüne gidebilirim, sabaha kadar inmeyebilirim. çay içmeye indik, fondip yaptım. kırk yıldır binermişim gibi bi hallenmeler bi oturmak ne yeeaa motor verin altımıza tripleri. Şakalı kısmı geçiyorum. gerçekten hissettiğim en güzel şeylerden biri olabilir. böyle birşey olduğunu tahmin etmezdim. önümden geçip giden motorculara artık küfür değil haset edeceğim. sonra biz onu orda kaldırım kenarında bıraktık ya nasıl canım sıkıldı. eve çıkarabilsem çıkaracağım, o derece. kafasını falan okşadım. at sandım. benim bu alet edevatla duygusal bağ kurma olayına son vermem gerek de cidden aklı var bence o aletin. uzun yol hayalim oldu şimdi en güzelinden. karadenize gitmek gerek bol virajlı bol ağaçlı. napıyordur şimdi yalnız başına. camdan yoklamak gerek arada.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder