expr:class='"loading" + data:blog.mobileClass'>

8 Ekim 2010 Cuma

Kazıyorum. Tohumunu görürsem belki, tanırım diyorum. Derinlerde beklediğimi göremiyorum, dallanıp budaklanmış herşey, ne neyin kökü belli değil. Kremasını yalayıp, kenara attığım pastalar bunlar, üst üste yığıyorum. Rengini bilmediğim kokularla baş etmem gerektiğinde, tatlarına bakıyorum. Buralarda yazmak için dolanıyorum. Yazarak kapımı kapıyorum, açık hava her ruha iyi gelmez. Camdan sarkmak ne güzel. Vücudumu tam kapasite kullanmanın telaşını tanıyorum, nereye gitsem cebimde taşıyorum. Bu özetleme, özünü görme, özümseme merakım yüzünden, bir kaç çift cümlem kalmış ve onlarda yazıya dönüşemeden, sakat çocuklar gibi dolanıyorlar ayak altımda. İçimden geçenlerin, kollarından tutup, isimlerini koyup, kucaklamam gerek biliyorum ama sarılmayı sevmiyorum. Hepsine bir defa dokunup, salmak istiyorum. Aidiyeti severiz de sahiplenmemek insan ihtiyacı hem, yediklerimizi bile gittikleri yerde tutamazken, benim olmayan ne varsa öpüyorum.

1 yorum:

  1. bu kalem bilinen her 'kıyısız' semte uğrasın. kahvaltıda uğrasın,öğle arası uğrasın,akşamları uğrasın, geceleri uğrasın.

    hayır tamam aslında bu kalem hiç durmasın.

    sonunda.

    YanıtlaSil