expr:class='"loading" + data:blog.mobileClass'>

15 Mart 2010 Pazartesi

gülsek

üç elma bitmiş gökten düşmelik, bir avuç fındık bıraktı avucuma. Ama tam o sıra, sırtımızı gri bir duvara yaslamış,  sarsılarak gülüyorduk. Kıvır kıvırdı yüzümüz, gözümüzün kenarı, kocamandı ağzımız. Kafalarımız duvara deyiyordu, dik tutamıyorduk boynumuzu, öyle gülüyorduk. Başı öne değil, gülmekten arkaya düşmüş insanlardık. Karışmak istiyorduk. İnsanken karıştırılmadığımız ne varsa, gülerek içine kaçmak istiyorduk. suyun altında gülerek nefes tutuyorduk. Yüzünü çarşafların altına saklıyordun, sesin aradan koşup yanıma geliyordu, yüzün görünmezse, sesin gülüyordu. Biz yataklarda tipsiz yatıyorduk, bacaklarımızı duvarlara dikip, yastıklardan başımıza salıncak yapıyorduk, böyle daha rahat gülünüyordu. Hayatın konforu  gülmektedir diye mi, zaman sadece gülerken donar diye mi, gülmek kumdan kaleleri su gibi bozar diye mi, karşılıklısı insanı insana yakın yapar diye mi, seni en az gülerken gördüm, en çok gülerken sevdim diye mi. Gözümüz çizgi olana kadar, gülmeli. 

1 yorum:

  1. Karanfil, karanlıkta gül satıyormuş gülmeyi beceremeyenlere.

    YanıtlaSil