expr:class='"loading" + data:blog.mobileClass'>

7 Mart 2010 Pazar

tek

O gün, sen gülmüşsün. Yedi cüceler pamuk toplamaya gitmişler, prenses çıplak kalmış.Tütsülü tek-likleri bir dikişte içiyorum, kanımda tek başınalık kapsülleri dolaşıyor. Doymuyorum. En sevdiğim sayı 'tek'. Soğuklarda bile yanaşmıyorum. Sağdan soldan rüzgar yiyorum. Bakın, gelin, insandan ateş yaktık, yanaşın, ısının diyorlar. Yakıtı insan olanlarla ısınamazsınız. Sadece yazmak için değil, yakmak için de ağaçlar var. Bu oda, bu lamba. Buranın mutfağı yok, müzikle doyuyorlar. Müziği içkiyle yutuyorlar. Buranın kırmızı koltuğu, sıkılmanın bacak bacak üstüne atıp arkasına yaslandığı yeni   ' var olmayan toprak üstüm' benim. Toprağı gerçekten sevenler, çiçekleri görmek istemezler. Toprağın sevimli renklerle örtülmeye ihtiyacı yoktur. Kokusu çiçeklerinkiyle bastırılmayı beklemez. İçine tohum atarsanız, dışarı çiçek tükürür. Üstüne su dökerseniz, emip rahmine götürür. Renkler herneyse de, tahta ayaklı, soluk kırmızı kare minderli bir kanepe, bugün odada onu buldum. Üstüne kondum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder